11 Mart 2017 Cumartesi

2.Ders Savaş, Göç ve Ekoloji

Antalya Dayanışma Akademisi (AnDA) , “Savaş, Göç ve Ekoloji” başlıklı ikinci ders etkinliğini
Yrd. Doç. Bülent Şık’ın sunumuyla gerçekleşti.

Berkin Elvan’ın anılmasıyla başlayan etkinlikte Bülent Şık “Savaş her açıdan bir yıkımdır: İnsan, doğal hayat, insan eliyle yaratılan maddi dünya ve en önemlisi gelecek nesiller büyük zarar görür. Bir çok insan savaştan sonra her şeyin bir anda normale döneceğini sanıyorsa da, maalesef öyle olmuyor. Geçenlerde Suriyeli göçmenlerle ilgili ‘Bizim askerlerimiz orada savaşıyor Suriyeli göçmenler burada geziyor eğleniyor’ gibi şeyler konuşuluyordu. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Savaşın yol açtığı insani acılar kolay kolay sağaltılamaz” dedi.
 
“Türkiye’ye sığınan insanlar mülteci statüsünde değil”
 
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) geçen yıl 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde yayınladığı raporunda dünyada çatışma veya savaşlar nedeniyle zorla yerinden edilen insan sayısının 65,5 milyona (Yarısı çocuk) ulaştığını ve Türkiye, Göç-Der adlı kuruluşun yayınladığı bir raporda Güneydoğu’daki çatışmalar nedeniyle 1987 yılından bu yana 3 milyon insanın göç ettiği veya zorla yerinden edildiği belirten Şık “ Suriye’deki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan 3 milyon insan (yarısı çocuk ve %35’i kadın) hukuken mülteci statüsünde bulunmuyor. Ülkemizde mültecilerin durumunu düzenleyen bir yasa yok. Onlara bu hakkı tanıyan başka bir ülkeye gitmek için kaçak yollardan, çürük teknelerle hayatlarını tehlikeye atarak denize açılmalarının en önemli nedeni de bu” şeklinde konuştu.
 
Bu atıkları temizlemek çok zor
 
Savaşın sonucunda açığa çıkan toksik maddeler ve seyreltilmiş uranyum gibi radyoaktif maddeler çevreye bulaşarak kirlenmesine yol açtığını ve bu kirliliğin kalıcı ve nesiller boyunca da yok edici potansiyelini koruduğunu belirten Şık “Başta silah sanayi olmak üzere savaş araç gereci-mühimmatı vs. üretmeye yönelik çeşitli endüstriyel faaliyetler, savaş silahlarının-gereçlerinin test ve denemelerinin yapıldığı bölgeler ve yeryüzündeki hemen her coğrafi bölgede görülen çatışma ve savaşlar bu tehlikeli kimyasalları doğal hayata karıştırıyor. Örneğin, Vietnam savaşında Amerika ordusu tarafından kullanılan ‘Agent Orange’ son derece zehirlidir ve kullanıldığının üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen hala etkilerini göstermektedir” şeklinde sözlerini sürdürdü ve “Bu atıkları temizlemek çok zor. Radyoaktif kirlenmeyi temizlemek için henüz bir yöntem geliştirilemedi. Kalıcı şekilde kirlilik yaratan toksik kimyasalların pasaporta ihtiyacı yok. Bu kirlilik er veya geç ülkemiz topraklarına ve nihayetinde bütün yeryüzüne ağır ağır dağılacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
 
Savaş, Göç ve Ekoloji  / Bülent Şık / Antalya Dayanışma Akademisi (AnDA)
 
Savaş her açıdan bir yıkımdır: İnsan, doğal hayat, insan eliyle yaratılan maddi dünya ve en önemlisi gelecek nesiller büyük zarar görür. Savaş insanlarda gelecek hissinin kaybına yol açan bir olaydır. Yol açtığı insani acılar kolay kolay sağaltılamaz. Zorla yerinden yurdundan olan başka bir yere yerleşemez. Savaşın yol açtığı maddi yıkım ise onarılabilir sanılır. Oysa yıkıcı etkileri geleceğimizi güvende hissettiğimiz barış dönemlerinde de sürüyor. Savaşın neden olduğu kalıcı toksik kirlenme savaşın yıkıcı etkilerini sürekli kılıyor.
 
Göç
 
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) geçen yıl 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde yayınladığı raporunda dünyada çatışma veya savaşlar nedeniyle zorla yerinden edilen insan sayısının 65,5 milyona (Yarısı çocuk) ulaştığını belirtiyor. Türkiye, Pakistan ve Lübnan, dünyanın en çok mülteci misafir eden üç ülkesi pozisyonunda. Her üç ülke de aynı zamanda kendi içinde de iç göçmen yaratan ülkeler. Türkiye, Göç-Der adlı kuruluşun yayınladığı bir raporda Güneydoğu’daki çatışmalar nedeniyle 1987 yılından bu yana 3 milyon insanın göç ettiği veya zorla yerinden edildiği belirtiliyor. Suriye’deki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan 3 milyon insan (yarısı çocuk ve %35’i kadın) hukuken mülteci statüsünde bulunmuyor. Ülkemizde mültecilerin durumunu düzenleyen bir yasa yok. Dolayısıyla bir vatandaşlık başvurusunda bulunamıyorlar. Onlara bu hakkı tanıyan başka bir ülkeye gitmek için kaçak yollardan, çürük teknelerle hayatlarını tehlikeye atarak denize açılmalarının en önemli nedeni de bu.
 
Savaş ve Ekolojik Kirlenme
 
Toksik ya da zehirli madde canlı organizmalara (insan-hayvan-bitki) ağız, solunum, deri vb yollarla girdiğinde sağlığı bozan veya ölüme sebep olan kimyasal maddelerdir. Savaş sonucu açığa çıkan toksik maddeler seyreltilmiş uranyum gibi radyoaktif maddelerden; kurşun, kadmiyum, titanyum, tungsten ve cıva gibi ağır metallere; dioksinlerden, dioksin benzeri PCB’lere ve poliaromatik hidrokarbonlara (PAHs) kadar pek çok toksik kimyasalı içerir. Bu kimyasal maddeler çevreye bulaşarak kirlenmesine yol açıyor. Bu kirlilik kalıcı ve nesiller boyunca da yok edici potansiyelini koruyabiliyor. Toksik kimyasallar hayatı var eden doğal döngülere genellikle bulaşmaz. Örneğin, kurşun, kadmiyum ve cıva gibi en tehlikelileri doğal hayatın içinde genellikle çok ender bulunur. Ama başta silah sanayi olmak üzere savaş araç gereci-mühimmatı vs. üretmeye yönelik çeşitli endüstriyel faaliyetler, savaş silahlarının-gereçlerinin test ve denemelerinin yapıldığı bölgeler ve yeryüzündeki hemen her coğrafi bölgede görülen çatışma ve savaşlar bu tehlikeli kimyasalları doğal hayata karıştırıyor.
 
Geçmişten Bir Örnek: Vietnam / Agent Orange
 
Vietnam savaşında Amerikan ordusu tarafından kullanılan ‘Agent Orange’  açığa çıkardığı son derece zehirli dioksin maddesi nedeniyle ülke genelinde 100 milyon dönüm toprağı kirletti. Kullanılmasının üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen bu topraklar üzerinde yetiştirilen gıdalarda  yüksek oranlarda dioksin kalıntısı tespit ediliyor hâlâ. Yıllar içinde 400 bin insan dioksin maruziyeti sonucunda açığa çıkan hastalıklardan hayatını yitirirken; en az 500 bin çocuğun kusurlu doğduğu belirtiliyor.
Günümüzden Örnekler: Gazze, Irak, Suriye…
 
Gazze savaş nedeniyle binaları, yolları, petrol depolama tesisleri harap olmuş bir bölge. Yıkım sonucunda hangi toksik kimyasalların açığa çıktığını ve bu toksik kimyasalların toprak, hava ve su gibi ortamlarda ne miktarlarda bulunduğunu belirlemeye yönelik olarak Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yapılan bir çalışmada bölgeden toplanan toprak örneklerinin tamamında pek çok toksik kimyasalın yanısıra kanserojen asbest kalıntısı da tespit edildi.  İçme suyu altyapısının tahrip edilmesi nedeniyle “nitratlı bileşiklerin” sulara bulaşmasının önlenememesi bir başka önemli sorun. Bu bulaşık suların içilmesi nedeniyle ortaya çıkan Mavi Bebek Sendromu hastalığında patlama var.
 
Seyreltilmiş Uranyum İçerikli Silahlar
 
Seyreltilmiş uranyum, atom silahı veya atom enerjisi santrali için yakıt üretmek amacıyla uranyum zenginleştirilmesi sırasında ortaya çıkan bir yan üründür. Bosna’da, Kosova’da, Körfez Savaşında, Irak’ta, Afganistan’da ve son olarak Suriye’de kullanıldı. Seyreltilmiş uranyum mermileri hedefe çarptığında dağılıyor ve yarısı radyoaktif toza dönüşüyor. Solunduğunda ölümcül olan bu toz; toprak ve su kaynakları başta olmak üzere çevredeki her şeye bulaşıyor. İçme suları ve o bölgede yetişen tarım ürünlerinin yüksek miktarda radyasyon içermesine neden oluyor. Maruziyet kirli topraklardan üretilen yiyecekler, içecekler ve solunan hava yoluyla daha anne karnında başlıyor. Irak’a bulaştırılan seyreltilmiş uranyum miktarının 2000 ton olabileceğini belirtiyor. Irak’ta seyreltilmiş uranyum ve ağır metal kirliliği ile bağlantılı kanser ve doğum anomalileri gibi hastalıkların görülme sıklığındaki artış ürkütücü. Basra ve Felluce gibi kentlerde yeni doğmuş bebeklerde görülen hastalık ve kusurlu doğum oranları ile ilgili vaka sayısında savaş öncesi döneme kıyasla 17 kat, bazı kanser vakalarında ise 12 kat artış olduğu bildiriliyor. Yapılan başka bir çalışmaya göre Felluce’de kanser vakalarının görülme sıklığı Irak’ta savaş öncesi döneme kıyasla 80 katı arttı.  Bir başka çalışmada ise Almanya’da yaşayan bir insanın bir yıl boyunca maruz kaldığı radyasyon miktarına Irak’ta yaşayan bir insanın tek bir gün içinde maruz kaldığı belirtiliyor.
 
Kirliliği Temizleme Mümkün Mü?
 
Bu atıkları temizlemek çok zor. Amerikan askerlerinin eğitim üssü olarak kullanılan Puerto Rico’daki Vieques adasında biriken toksik kimyasalları (çoğunluğu ağır metal) temizlemek için dört milyar dolar gerekiyor örneğin. Ada sadece 34 km boyunda ve 6 km eninde. Yüzölçümü çok daha büyük ve en az 365 (bazı tahminlere göre 1000) farklı yerleşim bölgesi radyoaktivite ile ağır bir şekilde kirlenmiş olan Irak’ı düşünelim bir de. Radyoaktif kirlenmeyi temizlemek için henüz bir yöntem geliştirilemedi. Kalıcı şekilde kirlilik yaratan toksik kimyasalların pasaporta ihtiyacı yok; sınır tanımazlar. Bu kirlilik er veya geç ülkemiz topraklarına ve nihayetinde bütün yeryüzüne ağır ağır dağılacaktır.



banner
Önceki
Sonraki

0 yorum: